Hayata dair ne ilginç hikayeler vardır değil mi? Küçük bir kızın elindeki elma şekerinin, bir erkek çocuğunun sımsıkı bağlandığı futbol topunun, anneannemizin elli yıllık radyosunun veya çocukluk arkadaşımızın kırk yıl hatrı olan kahvesinin...
Bir bardak çayın da işte böyle bir hikayesi vardır sevgili dostlarım. Hem de öyle bir hikayedir ki bu, hem içinizi ısıtır, hem de hayata dair çok güzel şeyler anlatır.
En başından başlayalım. Hikayemizde o kadar çok isimsiz kahraman var ki, ilk bakışta fark edilmiyorlar bile. Dışarıdan gelen “-Bir bardak çay işte!” sözlerini duyar gibi oluyorum. “-Bir daha bakın” demek istiyorum bunu söyleyenlere. Çay aslında ne kadar da hayata benziyor, ne çok şey söylüyor da çoğumuz farketmiyoruz belki de. Gelin başrol oyuncularını yakından tanıyalım.
İnce belli bir bardak, çayın demini alması için gerekli bir çaydanlık, onu ısıtan alevler, en uygun en uygun aromayı yakalayabilmek için birçok çeşidi harmanlayan usta eller, tat kazandırmak için bekleyen iki küp şeker, karıştıracak bir kaşık, altında bir çiçek gibi açılmış bardak altlığı, ve çaya hayat veren bir miktar su, hikayemizin oyuncuları. Biraz da cömertlik yapıp hepsine başrolü vermek gerekiyor diye düşünüyorum. Oldukça ilginç değil mi? Meğer ne kadar da çok aktör varmış o “bir bardak çayda!”
Haydi gelin şimdi de bir bardak çayı nasıl anlamlı hale getirmek için uğraşmışlar bir bakalım.
Hikayemiz, birçok değişik çayın damağımızda en anlamlı tadı bırakmak için, usta eller sayesinde bir araya gelmesiyle başlıyor. O eller, birçok değişik özellikleri barındıran çayları karıştırıyor, yoğuruyor ve bizlere hazırlıyor. Tıpkı bir annenin, bir babanın çocuğunu hayata en güzel şekilde kendi elleriyle hazırlaması gibi.
Sonrasında bir demlik çıkıyor karşımıza. O eller, yarattıkları lezzeti artık demliğe teslim etme vakti geldiğini anlıyor. En büyük arzuları, sonuna gelip de demlendiğini görünce tadına baktığında keyifle yarattığı lezzete bakmak olacak belli ki. Ailelerimiz de bizi hayata teslim ederken bunu beklemezler mi?
Çayımız demlikte ateşin de yardımıyla kaynayacakken devreye en önemli unsur giriyor. Onun içilebilecek kıvama gelmesini sağlayacak, hayat verecek olan bir miktar su. Bir kez daha görüyoruz ki, su gerçekten bir yaşam kaynağı. Canlılar için ne kadar önemli bir hayat kaynağı ise, bir bardak çay için de öyle.
Uygun koşullar sağlandı, zaman da akıp geçti. Çayımız demlendi, olgunlaştı ve artık içilecek kıvama geldi. Bu arada bizler de büyüdük, okullar bitirdik ve hayata hazır hale geldik sevgili dostlarım. Şimdi ise hem bizim hem de bir bardak çayın takdim edilme vakti geldi.
Sıra geldi ince belli bardağımızı, iyi demli çayımızla tanıştırmaya. Bu kadar güzel bir çay, ancak en uygun bardakta hakkını verebilirdi. Tıpkı iyi bir eğitimden sonra, ona layık bir iş hayatı gibi. Tanışma faslı çok güzel geçti. Hiçbir zorluk çekmeden daha ilk anda birbirlerine adapte oldular bile.
Peki ya her şey bitti mi? Hayır bitmedi. Eğer zaten “-Her şey güzel, bu halde de beğenirler” diye düşünürseniz, çok yanılırsınız. Birçok okul bitirmiş, iyi bir işe başlamış olabilirsiniz. Fakat kendinizi geliştirmezseniz, bir zaman sonra vazgeçilmeniz ne yazık ki kaçınılmaz olacaktır. İşte bu yüzden çayı tatlandırırız. Sadece iki küp şeker nasıl da değiştiriverir o tadını, nasıl da anlamını büyütür o kadar emeğin. Bunu yaparken de kendilerini hiç sayar, feda ederler. Eriyip kaybolur, ama görevlerini yerine getirmenin gururunu yaşarlar. Artık onlar her yudumun içindeki renklerdir.
Ya şimdi? Hala eksik birşeyler var. O şekerleri karıştırmazsanız dibe çöker, tadını kimseye göstermezler. Eğer onlar kendilerini feda ediyorlarsa, vefasızlık yapmayıp bir çay kaşığıyla karıştırmanız ve hayatınıza tat verdikleri için teşekkür etmeniz gerekmektedir.
İşte şimdi, en sonunda, en güzel hali ile, çiçek gibi açılmış bardak altlığıyla, onu bu hale getiren ellere ve tüm dünyaya sunma vakti gelmiştir, çayı ve bizleri sevgili dostlarım.
En başında da söylediğim gibi hikayemizde birçok aktör var ve hepsi de başroldeler. Bir hikayede bu kadar çok başrol oyuncusu aynı anda olur mu diye soracaksınız belki. Peki hiç düşündünüz mü acaba, bu kadar “tek adam olma” merakı olmasaydı daha fazla aktörün değeri ortaya çıkmaz mıydı?
Çaya hayat veren unsurlar için olduğu kadar, hayat da bir takım oyunundan ibarettir. Çayın br hikayeye konu olmasında nasıl bu unsurların payı büyükse, hayatın ve bizlerin de anlamlı hale gelmemizde diğer unsurların ne kadar önemli payları olduğunu ve her birinin başrol oynayacak kadar vefayı hak ettiklerini unutmamak gerekir.
Uzun zamandır "hayata dair" yazılan yazılarda bu denli değerli dizelerle karşılaşmak ne cok uzak bir ihtimal olmuştu! Heleki kaybolmaya yüz tuttuğumuz sıradanlıklar arasında ne cok anlamlıymış uslubumuzu devşireceğimiz bunca özenli lafları birarada bulmak,ne cok ihtiyacımız varmış oysa... Dilinde varolan içten samimiyet tanıdık hikayelere alıp götürdü beni ve en cokta yazılarda yaşamanın tadına vardırdı beni.Hayata dair bu denli özel denemelerde karşılaşmak dileğiyle.HOŞÇAKAL
YanıtlaSil+UĞ8@ +URGU+