19 Kasım 2011 Cumartesi

Kadına kalkan “iyi halli” eller!


Bilirsiniz zaman zaman yurt dışı kaynaklı araştırmalar yapılır. Yaşanabilirlik sırlamasında şu sıradayız, gelir sıralamasında bu sıradayız, zamlarda bilmem kaçıncıyız gibi...

Emin adımlarla hız kesmeden ve istikrarlı bir şekilde üst sıralarda yer almaya devam ettiğimiz kriterlerden birisi ise ne yazık ki “kadına karşı şiddet”.

Ne yazık ki diyorum ama biliyorum ki “ne yazık ki” demeyen çok fazla insan var dışarıda. Belki sizin çevrenizde, sokağınızda, yürüdüğünüz yolda veya iş yerinizde...

Artık o kadar alıştık ki, kendi manşetlerini 3. sayfa yapan bu varlıkların (insan yazmaya varmıyor parmaklarım) haberlerini okuduğumuzda önce sinirlenip, sonra kurbanlara üzülüp ardından da sayfayı çevirip onları kendi manşetlerinde bırakıyoruz. Öyle ya, defalarca devletten koruma istediği halde, istenen koruma öldükten sonra gelen kadınlarımız var. Şaka gibi ama bir kez daha “ne yazık ki” devletin bile yeteri kadar umursamadığı bir konu...

Devletimiz “Türk adliyelerine güvenin!” derken söyledikleriyle çelişen ve oldukça taze olan üç hikayeye bakalım. (Bir de bonusu var, üç alana bir de bizden olsun...)

Hikayelerimizin ortak noktası hepsinin “göreceli” olarak failler tarafından mutlu sonla bitmesi.

Hani “Bundan iyisi Şam’da kayısı” derler ya, Şam bile kesmez oradaki şu karışık ortamda...

İlk hikayemiz Bursa’dan...

Kadife Şahin adındaki 46 yaşında bir bayan, şiddete maruz kalan eşini terk ediyor ve ana ocağına sığınıyor. Eşi, oraya kadar “zahmet ederek!” eşini sokak ortasında defalarca bıçaklıyor. Kadife Hanım ağır yaralanıyor ve eşi de tutuklanıyor. Sadece bununla sınırlı olsa keşke... Bir de bu kişinin,  daha önce eve alkollü gelip eşini dövdüğü için de mahkemece tutuklanıp serbest bırakıldığı ortaya çıkıyor.

Peki bu ikinci vukuatı sonrasında ne mi oluyor? Bursa 1. “Ağır Ceza!” mahkemesince yargılanıp 20 yıl hapis cezasına çarptırılıyor. Ama sonra iyi hali göz önünde bulundurularak “Hafif Ceza!” kararı ile 15 yıllık bir ceza alıyor.

İyi hal...

“Defalarca bıçaklarken ağzımı asla bozmadım, takım giyip tıraş oldum ve bıçağı her seferinde gayet nazik bir şekilde sapladım” dedi sanırım...

İkinci hikayemiz için Trabzon’a uzanıyoruz...

25 Ağustos 2010 tarihinde, Değirmendere Mahallesi’ndeki bir akaryakıt istasyonuna bir araç yanaşıyor. Dışarıdan bakınca benzin almaya gelen bir araba süsü verilmiş bu aracın yolcu kapısı açılıyor. O koltuktan fırlayan kişi ise, markete bir şeyler almaya inmiyor, sığınmak için koşarcasına ulaşmaya çalışıyor...

Aynı anda “delikanlı” şoför de aracından hızlıca çıkıp, kaçan kadını “sırtından” vuruyor. Yere düşen Server Güven’in yanına geen “delikanlılık kitabının çevirmeni” Metin Ömeroğlu, iki el daha ateş ediyor ve kaçıyor. Server Güven oracıkta can veriyor.

Delikanlılık...

Silah taşıyacak kadar sözüm ona “delikanlı”, bir bayana silah çekecek kadar “delikanlı” ve o bayanı “sırtından” vuracak kadar “delikanlı”...

Sonra ne mi oluyor? Lütfen biraz yaratıcı olun, tabii ki iyi hal!..

Trabzon 1. “Delikanlı” ceza mahkemesi, kasten ve “delikanlıca!” öldürmek suçundan ömür boyu hapis cezası veriyor. Katil, suçunu kabul ettiği için “delikanlılık” indirimi geliyor ve sonuç?

Sadece 25 yıl...

“Evet hakim bey sırtından vurdum belki ama sonra yere düşünce yüzüne yüzüne sıktım, delikanlıyım!” Yapma efendi, hakemler bile kırmızı kart verirken oyuncuyu çağırıp yüzüne doğru çıkartır kartı...

Üçüncü hikayemiz ise tamamen tesadüf eseri yine Bursa’dan...

Bursa’nın Nilüfer ilçesinde günlük, rutin çöp toplama işlerini yapıyordu belediye ekipleri. Fakat konteynırlardan birinde pek de alışık olmayan bir “çöp” vardı. Diz kapağı hizasından muntazam olarak kesilmiş, tırnakları ojeli iki kadın bacağı. Çevresindekilere karşı bakımlı ve özenli olmaya çalışan genç bir bayana reva görülen son, bir “çöp” konteynırıydı...

Kurban bu sefer, bir müzikholde çalışan Sevgi Taşkın, katil ise müzikhol sahibi Bülent Kocaman idi.  Bir tartışmadan sonra öldürdüğü genç kadını muntazam bir biçimde kendince “demonte” etmiş ve daha rahat sığacağını düşündüğü için bu şekilde paketlemişti anlayacağınız.

Bursa 1. “Oldukça Ağır” ceza mahkemesi bir kez daha kararı açıkladı. Önce ömür boyu hapis, sonra “hadi yine iyisin, promosyon dönemine denk geldin!” indirimi...

Peki ya sonuç?

İyi halden 25 yıl. Vergisi, taksitleri ve bonusuyla birlikte 14,5 yıl sonra serbest kalacak bir “kasap!”

“İşimi muntazam yaptım hakim bey, bakın keserken bir santim bile yamuk kesmedim!...” dediğini düşünüyorum bu indirimi sağlayacak iyi hal savunmasında...

Peki iyi hal indirimi neye dayanıyor?

Davalardaki “iyi hal indirimi” TCK’da düzenleniyor ve “takdiri iyi hal indirimi” şu durumlarda uygulanıyor:

·      Failin geçmişi ve sosyal ilişkileri
·      Olay sonrasında ve yargılama sürecindeki davranışları
·      Cezanın, failin geleceği üzerindeki olası etkileri

Sonuç olarak, eğer indirim uygulanırsa, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası müebbet hapse, müebbet hapis cezası ise yirmi beş yıla kadar inebiliyor. Diğer cezalar ise altıda bir kadar inebiliyor.

“İyi hal indirimi” mahkemenin insafına kalıyor yani!..

Daha kısa bir süre önce hepimizin yüreğini burkan ve çılgına çeviren N.Ç’nin kendi rızası ile “zina” yaptığına hükmeden sistemimizin, kadına karşı şiddet hakkında verdiği bu ve benzeri kararları çok da şaşkınlıkla karşılamamak lazım sanırım.

Ne de olsa daha doğduğumuz zaman ilk öğretilen atasözlerimizden biri “Kızını dövmeyen dizini döver” değil midir?

Gelecek nesillere, “Kızını kesmeyen gelinini keser!” gibi atasözleri kalırsa hiç şaşırmayın...

Son not: 

Bir de bonus hikaye var diyordum ya, Münevver Karabulut cinayeti ile ilgiliydi... 3 porsiyon ağır geldi, midem fazlaca bulandı, müessesenin ikramını da almayayım yoksa çıkarırım tamamını...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder