19 Mart 2012 Pazartesi

Özür Dileriz Atam


Dün 18 Marttı...

Sıradan bir Pazar gününden çok daha özeldi.

Neler konuşulmadı ki?

Bir gün önce oynanan hani şu meşhur “yılın derbisinin” geyikleri yapılacak kadar meşguldü gündem.

Sonra, normalde 21 Mart’ta kutlanması gereken, fakat BDP’lilerin deyimiyle “izin verselerdi güneşli bir Pazar günü dans edecektik, halay çekecektik” dedikleri, devletin izin vermemesi nedeniyle savaş alanına dönen “Nevruz Kutlama” merkezlerinin işgal edeceği kadar meşguldü gündem.

Bahar gelmişti, haliyle aşk çocuklarının “sevgi” mesajlarıyla dolu, hayatı “toz pembiş, pampiş, ciciş” gören mesajlarıyla meşguldü gündem.

Akşamına ise tüm Türkiye’de hayat durdu. Çünkü dünya çapında ün yapmış, büyük düşünürlerimizin katıldığı “Survivor” ile meşguldü gündem...

Hele ki akşam saatlerinde işte bu meşhur gündemi belirleyen “Twitter” listesine baktığımda yukarıda saydıklarımın hepsi vardı da gözden kaçan ufak bir ayrıntı yoktu ne yazık ki.


Dün 18 Marttı...

Yani Çanakkale Şehitlerimizi Anma Günü...

1915 – 1916 yılları arasında yapılan, modern Cumhuriyetimizin temellerinin atıldığı savunma savaşlarının en önemlisi...

Nevruz kutlama adı altında propaganda yapıp devlete aşağı yukarı 1 milyon TL zarar verenlerin, bu zararları “özgürce” verebilmelerini sağlayan...

Kendi topraklarımızda, kendi çiçeklerimizi koklayıp, aynı dili konuşan arkadaşlarımızla “özgürce” baharın ilk hevesini almamızı sağlayan...

Takımlarımızın isimlerinin Fener United, İstanbul Saint Galata kulüpleri olarak değişmeden, Şükrü Saraçoğlu geyiklerinin “özgürce” yapılmasını sağlayan...

Gökten kaymış yıldızların toplaşarak bir adada kameralar karşısında “Survivor” yani “Hayatta Kalma” yarışması çekebilmeleri için “Hayatta Kalamayanların” savaşıydı Çanakkale Savaşı...

O zamanlar ülkenin hür olabilmesi için omuz omuza savaşan, aynı toprakta kardeşçe yaşayanların koyun koyuna öldükleri, ülkenin belki de en önemli “özgürlük savaşı...”


Gündem o kadar meşguldü ki...

Biz unuttuk...


Bakın bizim gibi “unutmayan” Fransız Generali Bridges, ülkesine döndükten sonra savaştan bir hikayeyi nasıl anlatmış:

“Fransızlar, Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için daima iftihar edebilirler.

Asla unutamayacağım bir anımdır...

Savaş alanında dövüş bitmiş, yaralıları toplamak için alanda dolaşıyorduk. Yerde bir Fransız askeri yatıyordu. Başında ise bir Türk askeri, kendi gömleğini yırtmış ve bizim askerin yaralarını sarıp, kanlarını temizliyordu.

Tercüman vasıtası ile şöyle bir konuşma yaptık:

-       Az önce öldürmek istediğin askere niçin yardım ediyorsun?

Takatsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi:

-       Bu Fransız yaralanınca cebinden yaşlı bir kadın fotoğrafı çıkardı. Bir şeyler söyledi. Anlamadım ama herhalde anası olacaktı. Benim kimsem yok... İstedim ki o kurtulsun, anasının yanına dönsün.

Bu asil duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bu sırada, emir subayım Türk askerinin yakasını açtı...

Onda gördüğüm manzara kanımı dondurdu. Çünkü Türk askerinin göğsünde, bizim askerimizinkinden çok daha ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutam ot tıkamıştı...”


Dün bu yazıyı yazmadım.

Özellikle akşama kadar bekledim.

Okudum.

İzledim.

Ana haberlerde de, ara haberlerde de, medya kuruluşlarının internet sayfalarında da, sosyal medyada da nelerin daha fazla konuşulduğunu, hangi konuların daha fazla reyting topladığını gözlemledim.

Çok acı da olsa söyleyeceklerim şunlardır ki...

Özür dileriz Atam.

Sen ve yüzbinlerce kahramanın canlarını feda edip bize bu günleri hediye etti.

Gel gör ki “Geçilmez!” dediğin Çanakkale dün maalesef  “Geçildi”...


4 yorum:

  1. Tekrar teşekkürler böyle bir yazı yazıp aynayı yüzümüze tuttuğun için.
    Düşünmeyi, yazmayı hiç bırakma...
    Sevgiler, Merve Bayram

    YanıtlaSil
  2. Okuduğun, yorumladığın ve paylaştığın için asıl ben teşekkür ederim Merve.

    YanıtlaSil
  3. tek kelımeyle harıka .. O kadar onemlı bır konuya degınmıssınız kı.. Okurken ırkıldım resmen .. Ara ara o yazının ıcınde kendımıde buldum ve cok utandım .. Gercekten ozur dılerız ATAM

    YanıtlaSil
  4. Keşke daha da geç olmadan kafamızı kaldırıp "bazı şeylerin" farkına varabilsek...

    YanıtlaSil